23 Şubat 2011 Çarşamba

Investors to meet international franchise brands at Gulfood 2011 | Midamar Corporation | AMEinfo.com

Investors to meet international franchise brands at Gulfood 2011 | Midamar Corporation | AMEinfo.com

Midamar belki bir gün Türkiye'ye de girer...

UPDATE 1-Nestle suspends halal products due to pork traces | Reuters

UPDATE 1-Nestle suspends halal products due to pork traces | Reuters

AVRUPANIN GÖBEĞİNDE BÜYÜK BİR SKANDAL
NESTLE’NİN HELAL BELGELİ ÜRÜNLERİNDE DOMUZ BULUNDU

Helal belgeli ürünlerinde domuz olduğu belirlenen Nestle tüm helal belgeli ürünlerinin satışını Fransa'da durdurdu.

Paris, 1 Şubat (Reuters)- Gıda devi Nestle’nin Salı gününden itibaren Helal belgesi taşıyan HERTA markalı ürünlerin satışını askıya aldığı şirket sözcüsü tarafından açıklandı. Sözcü açıklamasında, etiketlerinde tavuktan yapıldığı yazılan sosislerin yapılan laboratuar tahlillerinde domuz etine rastlandığını bildirdi.

Nestle bu olayın yalnızca Fransa’ya özgü olduğunu ve şüphelenilen tüm ürünlerde DNA testleri yapılıp yeni bir üretim prosesi uygulamaya konana kadar Helal belgeli Herta üretim ve satışının durdurulacağını açıkladı.

Helal belgelendirme Fransa’da hassas bir konu çünkü yalnızca %8’i Müslüman olan bu ülkede gıda marketleri ürünlerin “Helal” versiyonlarını reyonlarda ön plana çıkararak bu karlı iş sahasından kazançlarını arttırmaya hedefliyorlar.

Müslümanlar bu yağmur gibi yağan ürün çeşitliliği karşısında kalırken bağımsız araştırmalar özellikle Avrupa’da her köşe başında bulunan dönercilerden alınan “Helal Belgeli” ürünlerde yapılan testlerde domuz etine rastlandığını göstermektedir.

Fransa ve Belçika’da Quick Burger zinciri tarafından “Tamamen Helal-(Halal-Only)” helal adlı lokantaların açılması ise büyük olaylara sebep olmuş ve Müslümanların laik Fransa’da artan etkisinin ispatı olduğu söylenmeye başlanmıştı.

GİMDES’in Notu: Yaklaşık 6 ay önce Tğrkiye’deki Nestle Firması bizden Helal Sertifika talebinde bulunmuştu. Biz cevabımızda ‘’Nestle uluslararsı bir firma olduğu için sadece yerel bir firmasına helal sertifikası veremeyiz. Nestle bütün dünyadaki üretim ve satış birimlerinin tümü için helal sertifika almaya karar verirse o zaman düşünebiliriz’ demiştik. Bu görüşümüzde ne kadar haklı olduğumuz bu olayla bir defa daha ortaya çıkmış bulunmaktadır.

MALEZYA : Sınırsız komşu - Analitik Bakış

MALEZYA : Sınırsız komşu - Analitik Bakış



MALEZYA : Sınırsız komşu
Malezya ile ilk diplomatik temasın üzerinden neredeyse 50 yıl geçti. İki halk arasındaki sempati siyasi ve ticari ilişkilere bir türlü yansıtılamadı. Başbakan Razak’ın ziyareti yeni bir kapı aralıyor.
23 Şubat 2011 Çarşamba 11:50
Kaynak: Aksiyon


‘Türkiye Malezya olur mu?’ 2007 Eylül’ünde Türkiye’nin gündemini belirleyen soruydu bu. 22 Temmuz erken genel seçimleri bitmiş, AK Parti yüzde 46,5’lik oy oranı ile iktidarını pekiştirmişti. Birkaç ay önce, Anayasa Mahkemesi’nin 367 darbesi ile önü kesilen Abdullah Gül, Çankaya’ya çıkarak ülkenin 11. cumhurbaşkanı olmuştu. İşte böyle bir atmosferin tartışmasıydı, Malezya meselesi. Pompalanmak istenen korku, bu ülkedeki İslami anlayış ve uygulamaların Türkiye’ye de ithal edilmesiydi. Medya işi o kadar ileri götürdü ki, ‘Türkiye Malezya olur mu?’ sorusu, dönemin Malezya Başbakanı Abdullah Ahmet Bedevi’ye bile soruldu! Ankara büyükelçisi, ‘Malezya olmazsınız, merak etmeyin’ demek zorunda hissetti kendisini! Ancak ülkedeki her gündem gibi bu tartışma da çabucak moda olma özelliğini kaybetti ve Malezya unutuldu gitti.



1957 yılında bağımsızlığını kazanan Malezya ile Türkiye arasında ilk temas 1964’te kuruldu. Diplomatik ilişkilerin tarihi neredeyse 50 yıllık. Türkiye’ye bugüne kadar başbakan düzeyinde Malezya’dan toplam 5 ziyaret gerçekleşmiş. Türkiye’yi son ziyaret eden isim, ülkenin efsanevi lideri Mahathir Muhammed. Görevi bırakmadan önce, 1997’de 3. kez Ankara’ya gelen Muhammed, bağımsız Malezya için çok özel bir isim. 22 yıllık bir iktidar döneminden sonra 2003’te görevini yardımcısı Abdullah Ahmet Bedevi’ye devreden Muhammed, seçimle iktidara gelerek en uzun süre görevde kalan liderlerden biriydi. Hammadde ithal eden yoksul bir ülkeyi, iktidarı döneminde yüksek teknolojili üretim yapan ihracatçı bir Asya Kaplanı hâline getiren Muhammed, kendi isteğiyle 77 yaşında emekliye ayrılmıştı.



Uzakdoğu Asya’nın Endonezya ile birlikte iki önemli ülkesinden biri konumundaki Malezya’da nüfusun yüzde 60’ı Müslümanlardan oluşuyor. Yönetimde de Müslümanların ağırlığı var. Etnik yapıya bakıldığında ise nüfusun yarıya yakını Malaylardan oluşuyor. Bu kitlenin ana dili Malayca. Ülkedeki ikinci büyük etnik nüfus ise yüzde 23,5 ile Çinliler. Yüzde 7,5 oranında da Hint kökenliler yaşıyor.



Diğer yerli etnik grupların oranı ise yüzde 10. Ülkenin resmî dili Malayca ancak eski İngiliz sömürgesi olmasından dolayı İngilizce yaygın olarak kullanılıyor. İngiliz modeli ülkede kendini sadece dilde değil günlük hayatta da hissettiriyor. Trafiğin soldan aktığı Malezya’da araçlar sağdan direksiyonlu. Bir Malezya markası olan Proton modeli otomobiller, trafikteki en yaygın araçlar. Etnik gruplar kendi aralarında İngilizce anlaşıyor. Malezya’da İslamiyet resmî din. Müslüman Malay halkı, Sünni geleneğe sahip. Ülke, krallıkla yönetilen çok partili demokratik sisteme dayalı bir federasyon konumunda. Devlet başkanlığı görevini sultan yürütüyor. Sultan aynı zamanda başkomutan ve ülkedeki dinî kurumların da başı. Dokuz eyalet sultanının oluşturduğu ‘Malay Sultanlar Konseyi’ tarafından, kendi aralarındaki rotasyon usulüyle 5 yılda bir seçiliyor. Ancak, sultanın yetkileri sembolik; siyaseten esas güçlü figür başbakan.



Yeni dönemde Malezya’nın Türkiye açısından ilginç bir özelliği de hükümetin dış politika açılımlarının mimarı konumundaki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Malezya’da uzun yıllar kalmış olması. Davutoğlu, 2009 Kasım’ında Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da düzenlenen Gelişen 8 Ülke (D-8) Dışişleri Bakanları Konseyi’ne katılmış ve Bakan Datuk Anifah Hj. Aman’ı ziyaretinde, “5 yıl bu ülkede kaldım, kendimi Malezyalı gibi hissediyorum.” demişti. Malay diline de hâkim olan Davutoğlu faktörüne rağmen iki ülke ilişkileri istenen düzeyde bir türlü gelişemiyor. Malezya ile Türkiye arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkiler Osmanlı döneminin bile çok gerisinde. Malezya’nın dış ticaretinde Türkiye’nin payı binde 37 seviyesinde. Bu ülke ile aramızda topu topu 10 tane ikili anlaşma bulunuyor ve çoğunluğu da işbirliği anlaşması.



Türkiye-Malezya ilişkileri için “Dosya bu hafta yeniden açılıyor.” demek hiç de yanlış olmaz. Malezya Başbakanı Dato’ Sri Necib bin Tun Abdül Razak’ın salı ve çarşamba günlerini kapsayan Türkiye ziyaretinin uzun yıllardır rölantide bulunan iki ülke ilişkilerine yeniden ivme kazandırması bekleniyor.



Ziyaretinden önce Aksiyon’a konuşan Başbakan Razak’a göre iki ülke ilişkileri her zaman sıcak olmuş ancak yeteri kadar derinleşememiş. Ekonomik ve siyasi anlamda ilişkileri derinleştirmenin yolu ise liderlerden geçiyor. Liderlerin kuracağı pozitif ilişkilerin halkları ve iş dünyasını da olumlu etkileyeceği tespitini yapan Razak, Malezya’nın da aynen Türkiye gibi hızla gelişen modern bir Müslüman ülke olduğunu hatırlatıyor. Başbakan Razak, “Türkiye ve Malezya daha yakın işbirlikleri oluşturabilirse, gerek İslam dünyası içinde gerekse global anlamda yaşanan problemlerin çözümünde liderlik misyonu üstlenebilirler. İki ülke de bu potansiyele sahip.” yorumunu yapıyor.



İki ülke ilişkilerinin yetersizliği konusunda, Türkiye’nin Kuala Lumpur Büyükelçisi Serap Ataay da, Başbakan ile aynı kanaatte. Halklar arasındaki sempatinin siyasi ve ticari ilişkilere yansıtılamadığı tespitini yapan Ataay, “İki ülke arasında üst düzey ziyaretler epeydir olmamış. Bakan düzeyinde bile gelinip gidilmiyor. Bu ziyaretler başlar ve siyasi irade ortaya konursa ilişkiler ivme kazanabilir. Başbakan Razak’ın ziyareti bu açıdan çok önemli.” diyor. Büyükelçi Ataay’a göre özellikle ekonomik ilişkilere ivme kazandırabilecek ikinci önemli gelişme, yakında imzalanması planlanan Serbest Ticaret Anlaşması. Anlaşmanın müzakereleri hâlen devam ediyor. Sürecin, bu yılın sonuna kadar netleşmesi bekleniyor.



MUHAFAZAKÂR DEMOKRAT HAREKETLER

Malezya ve Türkiye’yi bugünlerde birbirine benzer kılan temel etken, iki ülkede de iktidarda liberal ekonomik politikaları ve piyasa ekonomisini benimsemiş ve ülkelerini bölgelerinde lider rollere konumlayan muhafazakâr kökenli demokrat iktidarların iş başında olması. Necib Razak, ülkenin efsanevi lideri Mahathir Muhammed’in partisi UMNO’nun yeni dönemdeki lideri. UMNO yani Malezya Birleşik Ulusal Partisi, muhafazakâr kökenden gelen ancak ülkeyi dışa açan modern bir hareket. Bu yönüyle hikâyesi AK Parti’ninkiyle benzeşiyor.



Bunun yanında, ‘Türkiye Malezya olur mu?’ diye soran ve âdeta bunu temenni edenleri hayal kırıklığına uğratacak kadar farklı özellikleri bulunan bir ülke Malezya. Ülkedeki hâkim etnik unsur Malaylar olmakla birlikte, Çin ve Hintlilerin oranı çok yüksek. Bu üç etnik grubun tabi olduğu ayrı hukuk sistemleri var. Ülke 13 eyaletten oluşan bir federasyon. Eyalet sistemi olduğu için, her eyalet kendi içinde farklı uygulamalara sahip. Bazen bunların sadece birinde yaşanan bir uygulama, rahatlıkla genelleştirilebiliyor ve Türkiye’deki Malezya haberlerine malzeme olabiliyor.





AK Parti iktidarını Malezya benzetmesi üzerinden eleştirmek isteyenlere bir diğer üzücü haberse, bu ülkedeki yaşam tarzlarının çeşitliliği. Sokaklarda başörtülüler kadar mini etekliler de var. Belirli kurallara rağmen alkol tüketimine engel yok. Eğlence mekânları faaliyetlerine devam ediyor. Başkent Kuala Lumpur’da sokağa yansıyan insan manzaraları, bir Batılı ülkedekinden farklı değil. Ancak bu noktada Türkiye’den önemli bir farkı var Malezya’nın. Burada başörtülülere kamusal alanda çalışma yasağı yok! Başını örten kadınlar da devlet memuru olabiliyor, resmî kurumlarda çalışabiliyor. Büyükelçi Serap Ataay’ın tespitlerine göre de Türkiye ile Malezya’nın siyasi, toplumsal ve hukuki yapıları birbirinden çok farklı. İki ülkenin çok farklı sistemler uyguladığını belirten Ataay, “Türkiye Malezya olur mu sorusunun sağlam bir temeli yok.” diyor.

Başkent Kuala Lumpur, Malezya’nın dışa dönük yüzü aynı zamanda. Gökdelenleri, şehrin sembolü ikiz kuleleri, modern alışveriş merkezleri ve finans sektörü ile Kuala Lumpur, modern ve kalkınmış Malezya’nın sembolü. Elbette ülkedeki kalkınmışlık oranı her yerde aynı değil. Doğudaki şehirler batıdakilere göre daha geri kalmış; ancak doğu tarafları petrol açısından zengin olduğundan, kalkınma potansiyelleri de hayli fazla görünüyor.



Ülkede bugünlerde en fazla duyacağınız kavram; ‘Satu Malezya’. Yani ‘Bir Malezya’. Başbakan’ın özel önem verdiği projenin hedefi; etnik ve dinî anlamda âdeta çok kültürlülük merkezi konumundaki Malezya’nın, bu özelliğini fırsata dönüştürebilmek. Başbakan Razak, toplumun çok parçalı yapısına rağmen, etnik ve dinî unsurların birbirlerinin inançlarına sahip çıkmasını ve böylelikle ülkede bir takım oyunu oynanmasını istiyor. Yaklaşım toplumdan da büyük ilgi ve destek görüyor. Satu Malezya kavramının önemli destekçilerinden biri de Malezya-Türkiye Diyalog Derneği.





Ülkede yaşayan Türkler ile Malayların bir araya gelerek kurdukları derneğin başkanlığını iş adamı Ahmet Kaplan yürütüyor. Kaplan Malezya’da yaşayan Türkler olarak hem iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine yardımcı olduklarını hem de Malezya’nın çoğulcu yapısına katkıda bulunduklarını söylüyor. Malezya’nın çok kültürlü yapısı, etnik çeşitliliği, eyalet sistemi ve çok hukuklu yönetim yapısı ile âdeta küçük bir Osmanlı modeli ortaya koyduğu tespitini yapan Ahmet Kaplan’a göre Satu Malezya projesi bu yapıyı daha da sağlamlaştıracak.





Diyalog derneği, Türkiye’nin Malezya’da, Malezya’nın da Türkiye’de daha iyi tanınmasına önemli katkılar sağlıyor. İki ülke arasında kültürel ve akademik geziler düzenlemenin yanı sıra, karşılıklı medya ziyaretleri yapılıyor. İki ülkenin, birbirlerinin medya organlarında haber olması ve karşılıklı bilinirliğin artırılması sağlanıyor. Başkent Kuala Lumpur’da faaliyet gösteren Türk Kültür Merkezi de, dernek tarafından hayata geçirilen bir proje.





KÜRESEL KRİZE RAĞMEN BÜYÜME

Türkiye’nin dış ilişkiler ve dış ticaretinde öncelikler listesine bir türlü alamadığı Malezya, güçlü ekonomik yapısıyla dikkati çekiyor. 2008 yılında küresel krize rağmen yüzde 4,6 büyüyen Malezya, birçok gelişmekte olan ülke ekonomilerinin ciddi daralmalar yaşadığı 2009 yılını da sadece yüzde 1,7 oranında bir küçülmeyle atlatmayı başarmış. Satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen millî gelirin 15 bin doları bulduğu Malezya’da, yüzde 2’lerde seyreden enflasyon ve yüzde 4’ün altındaki işsizlik rakamları da dikkat çekici. Malezya hükümetinin uyguladığı etkin ekonomi politikaları, oluşturulan düşük riskli ve istikrarlı politik ortam, ülke içindeki büyük yatırımlar, küresel kriz döneminde faaliyete geçirilen teşvik paketleri ve son olarak geçen yıl mart ayında açıklanan ve ülkeyi 2020 yılı itibariyle yüksek gelirli ülke seviyesine getirmeyi amaçlayan yeni ekonomik modelin yakın dönemdeki sıçramada önemli etkisi bulunuyor.





Malezya Ulusal Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Dato Muhammed Alayuddin’e göre iki ülke ilişkilerinin zayıf kalmasının aslında coğrafi uzaklıkla ilgisi yok. Türkiye’ye kıyasla çok daha uzak olan Amerika ile Malezya’nın işbirliği ve ticaretinin üst seviyede olduğunu vurgulayan Alayuddin, “Sorun şu ki birbirimizi anlayacak seviyede ilişki kurmuyoruz. Daha sık görüşmemiz lazım.” diyor.





Malezya, ekonomideki hızlı gelişmesine paralel olarak helal ürünler ve İslami finanstaki çalışmalarıyla da dikkati çekiyor. Ticari hayat, sanayi üretimi ve finans sektöründe İslami ürünleri markalaştırma çabası var. Muhammed Alayuddin gıda sektöründe helal üretim yapan bir girişimci. Malezya’nın helal gıda meselesinde önemli mesafe aldığı ancak birçok Müslüman ülkenin bu alanda geri kaldığı görüşünde. Helal gıdaların Batılı ülkelerde bile büyük ilgi gördüğünü ifade eden Alayuddin, “Kısa bir süre önce bana İtalya’da bile helal ürün sordular. Ben Türkiye ile Malezya’nın helal üretim konusunda işbirliği yapabileceğine inanıyorum.” diyor.





Muhammed Alayuddin’in altını çizdiği ilişki eksikliğini gidermek için Türk ve Malay iş adamları hummalı bir faaliyet içerisinde. Bu amaçla Malezya-Türkiye Ticaret ve Sanayi Odası’nı (MTCCI) kurmuşlar. Başkanlığını Türk iş adamı Hakan Altay’ın yürüttüğü ticaret odasının başkan yardımcısı ise Malay iş adamı Kamaruddin Nordin. Oda, henüz bir yıllık olmasına rağmen önemli çalışmalara imza atıyor. Hakan Altay, iki ülkedeki iş adamlarını bir araya getirerek iş hacmini artırmayı hedeflediklerini, Başbakan Razak’la birlikte 12 kişilik bir iş adamı heyetinin Türkiye’de olacağını belirtiyor. Heyet Türkiye’de TUSKON üyesi girişimcilerle bir araya gelerek 4,5 milyar dolarlık bir projeyi konuşacak. Mart ayında ise TUSKON 60 kişilik bir iş adamı grubuyla Malezya’ya gelerek işbirliği imkânlarını araştıracak. Grubun ev sahipliğini Ticaret Bakanı Dato Seri Mustafa Muhammed yapacak.



Malezya’nın kısa sürede ekonomide kazandığı başarılarda elbette eğitime verilen önemin de ciddi payı bulunuyor. Ülkedeki toplam 69 üniversitenin 5’i araştırma üniversitesi niteliği taşıyor. Malezya Millî Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tan Sri Dato Sharifah Hapsah, üniversite olarak 8 ayrı alanda derinlemesine araştırmalar yaptıklarını belirtiyor. Yenilenebilir enerji, biyo-teknoloji, küresel ısınma, iklim değişikliği ve nano-teknoloji üniversitenin ilgi alanları. Bunlar daha çok teknik alanlar ancak sosyal alanda da çok önemli çalışmaları olduğunu vurguluyor, Prof. Dr. Hapsah. O da, Malezya’daki toplumsal yapıyı güçlendirmek ve bu alanda dünyaya iyi bir model sunabilmek için oluşturulan ‘Dünya ılımlılar koalisyonu’ adlı çalışma. Başbakan Razak’ın ‘Satu Malezya’ projesiyle de paralellik gösteren projenin amacı, uçlara ve aşırılara karşı ılımlıları ve tolerans fikrini desteklemek. Üniversite, bu alandaki çalışmalara ciddi destek veriyor ve bütçe ayırıyor.



Malezya, Uzakdoğu’da Müslüman bir ülke olarak gerek kendi bölgesindeki gerekse global anlamdaki iddiasını her geçen gün artırıyor. Etnik ve dinî yapısındaki çeşitliliği sorun olmaktan çıkararak bir avantaja çevirmeyi hedefliyor. Bunun için hem hükümet hem akademik çevreler hem de sivil toplum kuruluşları aynı hedefe dönük çalışmalar yapıyor. Malezya, ekonomide kazandığı başarıyı yakın bir gelecekte sosyal alana da taşıyarak küresel güç oyununda daha fazla söz sahibi olmayı hedefliyor.



Türkiye ve Malezya, İslam dünyasına liderlik yapabilir





Başbakan Necib bin Tun Abdül Razak, Türkiye ziyaretinden önce Aksiyon’u Kuala Lumpur’daki evinde kabul ederek iki ülke ilişkileri hakkında değerlendirmelerde bulundu.



-Malezya’ya geldiğimizden beri karşımıza sürekli ‘Satu Malezya’ diye bir kavram çıkıyor? Nedir bunun anlamı ve bir başbakan olarak bu projeye ne kadar önem veriyorsunuz?





Satu Malezya’nın sözlük anlamı ‘Bir Malezya’. Bir ve beraber olma fikri; bir toplum, bir millet olma, bir misyona sahip olma. Toplumun tamamında sosyal adaletin sağlanması demek. Malay olsun veya olmasın, ülkede yaşayan bütün etnik grupların haklarının korunmasını hedefleyen bir kavram. Hedefimiz daha toleranslı ve farklı olanı kabul eden bir toplumsal zemin inşa etmek. Böylelikle, birlik beraberlik içinde, daha güçlü bir Malezya’ya ulaşabiliriz. Kolektif hareket edersek daha güçlü oluruz. Bir futbol takımı düşünün. Bireysel oyun değil takım oyunu futbolda her zaman kazandırır. Biz de böylesine çoğulcu bir toplumda takım ruhu oluşturmak istiyoruz



- Bize bir Malezya tarifi yapar mısınız?

Malezya Müslümanların etkin olduğu bir ülke. Bununla birlikte gayrimüslim vatandaşlarımızın sayısı da oldukça fazla. Etnik, dinî ve kültürel açıdan baktığımızda Malezya çoğulculuğun yaşandığı bir ülke. Ortadoğu ile Uzakdoğu arasında medeniyetlerin birleştiği bir noktada bulunuyoruz. Coğrafi konumu mühim, ekonomisi gelişen, hızla modernleşen bir ülkeyiz.



- Türkiye-Malezya ilişkileri hakkında neler söylemek istersiniz?

İki ülke arasında her zaman sıcak ilişkiler olmuş ama ben ülkelerimiz arasında daha derin ilişkiler oluşturabileceğimizi görmek isterim. İki ülke arasındaki ilişkiler öncelikle liderler arasında başlamalı. Kurulacak pozitif bir ilişki iş dünyasına da pozitif sinyaller verecektir.



- İlişkiler hangi alanlarda derinleştirilebilir?

Temel konu başlıkları tıp, turizm, tıbbi turizm, teknoloji transferi, araştırma - geliştirme alanları olabilir. Malezya’da üç açıdan önemli fırsatlar var. Birincisi, çok canlı bir ekonomimiz var. Ekonomimizi son yıllarda rekabete daha hazır hâle getirdik. Liberalleşme politikaları uyguladık. Malezya, Türk girişimciler için, hem burada hem de bölge ülkelerinde ticaret ve yatırım yapabilmeleri için önemli bir noktadır. İkincisi, kişi başı millî gelirin arttığı 27 milyonluk Malezya, Türk şirketleri için önemli bir pazardır. Üçüncüsü, bölgesel ve uluslararası arenada iş yapan çok tecrübeli şirketlerimiz var. İnşaat (yol, site, iş merkezi inşası), enerji, otomotiv üretimi, elektrik - elektronik ara ürünleri üretimi, palm yağı endüstrisi, petrol ve gaz endüstrisi ve telekomünikasyon gibi alanlarda uluslararası düzeyde yatırımcılarımız var. Bunlar Türk meslektaşları ile ortak yatırım ve işbirliği fırsatları arıyor



- Türkiye ziyaretinizden beklentileriniz nelerdir?

Malezya Türkiye için dost bir Müslüman ülkedir. Amacımız hem dostlukları geliştirmek hem de işbirliği fırsatlarını değerlendirmek. Özellikle iki ülke arasındaki ticaret ve yatırımı güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bugün Müslüman dünyanın karşı karşıya kaldığı önemli zorluklar var. Türkiye ve Malezya, Müslüman ülkelerin karşılaştığı sorunların çözümünde liderlik yapabilecek ülkelerdir. Bunun için daha yakın çalışmalı ve bu mesajı bütün dünyaya vermeliyiz.



‘Türkiye ile Malezya güçlerini birleştirmeli’

Malezya Ticaret ve Sanayi Bakanı Dato Seri Mustafa Muhammed, Türkiye ile ilişkilere en fazla önem veren Malezyalı siyasilerin başında. Malezya’nın ekonomik atılımlarını ve Türkiye ile ilişkileri Aksiyon’a değerlendiren Muhammed, “Türkiye millî gelir açısından İslam dünyasında lider konumda. Çok güçlü bir sanayi ve üretim sektörü var. Ayrıca Asya ve Avrupa arasında stratejik bir konuma sahip.” görüşünde. Böyle bir ülke ile ilişkilerin zayıf olmasının Malezya açısından üzülecek bir durum olduğundan yakınıyor ve Başbakan Razak’ın ziyaretinden sonra işbirliği ve karşılıklı yatırımlar başlatmak istediklerini belirtiyor. Türkiye’nin özellikle tekstil, gıda ve inşaattaki gücü ve birikiminin farkında olduklarını ve bundan faydalanmak istediklerini ifade eden Bakan Muhammed, karşılıklı ticaret kadar iki ülke firmalarının üçüncü ülkelerde ortak yatırımlara girmesi gerektiği düşüncesini taşıyor.



Malezya, 2009 yılında dünyayı kasıp kavuran küresel krizden en hızlı çıkan ülkelerden biri olmuştu. Kriz yılında büyümesi dursa da, 2010 yılını 7,2’lik bir büyüme oranı ile kapatmış. Bakan Muhammed, bu süreçte devletin özel sektöre yönelik açıkladığı 18 milyar dolarlık teşvik paketinin krizden çıkışta önemli bir faktör olduğunun altını çizdi. Malezya bu açıdan Türkiye ekonomisiyle paralellik gösteriyor. Ülkede büyüme potansiyeli çok fazla. Türkiye ile yapılacak ticareti biraz daha somutlaştırmasını istediğimizde ise özellikle bazı sektörlerin altını çiziyor. Malezya’nın Türkiye’den demir, kimyasallar, makine yedek parçası, tekstil, işlenmiş gıda ve savunma sanayii ürünleri ithal ettiğini belirterek, özellikle tekstil, gıda ve savunma sanayiine yönelik ithalatın artmasını beklediklerini söylüyor. Dato Seri Mustafa Muhammed’in Türk yatırımcılara bir de çağrısı var: “Malezya’da gıda, otel işletmeciliği, makine ekipmanları, inşaat ve hizmet sektöründe cazip yatırım imkânları var.”



Ticaret ve Sanayi Bakanı’nın altını çizdiği diğer bir husus ise helal ürünler meselesi. Malezya’nın helal gıda ve diğer helal ürünlerde çok güçlü bir ülke olduğunu ve sertifikalandırma işinde de çok mesafe aldıkları bilgisini vererek, helal kavramının sadece gıdayla sınırlı kalmadığını, bankacılıktan kozmetiğe kadar çok geniş bir çerçevesi olduğunu belirtiyor. Türkiye ile Malezya’nın hem helal üretim hem de bunların Asya ve Avrupa’ya pazarlanmasında ortak çalışabileceğinin altını çizen Bakan Muhammed, bu alanda Türkiye’nin çevresinde büyük bir pazar olduğunu da sözlerine ekliyor.



Türkiye ile Malezya arasındaki ikili anlaşmalar

1977 -Türkiye-Malezya Ticaret Anlaşması

1977 -Türkiye-Malezya Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması

1977 -Türkiye-Malezya Kültür Anlaşması

1983 -Türkiye-Malezya Hava Ulaştırması Anlaşması

1983 -Türkiye-Malezya Deniz Taşımacılığı Anlaşması

1986 -Türkiye-Malezya Askerî Eğitim ve Öğretim İşbirliği Anlaşması

1989 -Malezya Standartlarda İşbirliği Anlaşması

1993 -Türkiye-Malezya Askerî Eğitim ve Öğretim İşbirliği Anlaşması

1994 -Türkiye-Malezya Çifte Vergilendirmenin ve Vergi Kaçakçılığının Önlenmesi Anlaşması

1998 -Türkiye-Malezya Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması

TSE BAŞKANI BÜYÜKHELVACIGİL: İSLAM ÜLKELERİNİN HAZIRLADIĞI HELAL GIDA STANDARDLARI, AVRUPA STANDARDI OLARAK KABUL EDİLECEK

TSE BAŞKANI BÜYÜKHELVACIGİL: İSLAM ÜLKELERİNİN HAZIRLADIĞI HELAL GIDA STANDARDLARI, AVRUPA STANDARDI OLARAK KABUL EDİLECEK

TSE BAŞKANI BÜYÜKHELVACIGİL: İSLAM ÜLKELERİNİN HAZIRLADIĞI HELAL GIDA STANDARDLARI, AVRUPA STANDARDI OLARAK KABUL EDİLECEK
Bookmark and Share
23.02.2011 14:06 Türk Standardları Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, helal gıda standardlarının, Avrupa standardları olarak kabul edilmesi için bir çalışma yaptıklarını ifade ederek, "Bu çalışma sonucunda, İslam ülkelerinin hazırlamış olduğu helal gıda standardlarının Avrupa standardı olarak da kabul edilebileceğine inanıyoruz" dedi. ANKARA (ANKA) - Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, helal gıda standardlarının, Avrupa standardları olarak kabul edilmesi için bir çalışma yaptıklarını ifade ederek, "Bu çalışma sonucunda, İslam ülkelerinin hazırlamış olduğu helal gıda standardlarının Avrupa standardı olarak da kabul edilebileceğine inanıyoruz" dedi.
TSE Genel Merkezinde düzenlenen TSE Olağanüstü Genel Kuruluna Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve TSE Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil ile çok sayıda milletvekili katıldı. Türk Standardları Enstitüsü Olağanüstü Genel Kurulu'nun açılış konuşmasını yapan TSE Başkanı Büyükhelvacıgil, TSE'nin bugün kendi alanında Avrupa'nın ilk 5, dünyanın ilk 10 kuruluşundan biri haline geldiğini ifade ederek, faaliyet gelirlerinin giderleri karşılama açısından kıyaslama yapıldığında 2010 yılının TSE'nin son 10 yılının en iyi mali dönemi olduğunu söyledi.
Avrupa standardlarının yüzde 99.7'sini, Dünya standardlarının ise yüzde 42'sini Türk standardı olarak uyumlaştırdıklarını ifade eden Büyükhelvacıgil, şuanda TSE'nin 69 ülke ve 95 kuruluşla işbirliği içerisinde olduğunu söyledi.

-3 ADET HELAL GIDA STANDARDI HAZIRLANDI-

TSE'nin öncülüğünde sürdürülen İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Standardizasyon Uzmanlar Grubu'nun toplantı ve çalışmaları sonucunda 3 adet standard taslağı hazırlandığını söyleyen Büyükhelvacıgil, "Helal Gıda Genel Kılavuz, Helal Belgelendirme Yapan Kuruluşlar İçin Kılavuz, Helal Belgelendirme Kuruluşlarını Akredite Eden Akreditasyon Kuruluşu Kılavuzu olarak adlandırılan dökümanların bugün ulusal standard olarak her an deklare edilebilecek durumda olduğunu belirmek isterim" dedi.
Helal gıda standardlarının, Avrupa standardları olarak kabul edilmesi ile ilgili bir çalışma başlattıklarını söyleyen Büyükhelvacıgil, "Bu çalışma sonucunda, İslam ülkelerinin hazırlamış olduğu helal gıda standardlarının Avrupa standardı olarak da kabul edilebileceğine inanıyoruz" dedi.

-TCDD İLE İMZA AŞAMASINA GELİNDİ-

TCDD'nin muayene, gözetim, deney ve belgelendirme hizmetlerinin TSE tarafından verilebilmesi için yapılan çalışmaları kapsayan protokolde imza aşamasına gelindiğini ifade eden Büyükhelvacıgil, "Protokolün imzalanması ile birlikte demiryolları ile ilgili standardizasyon, muayene ve deney, kalibrasyon, eğitim, gözetim, belgelendirme ve Avrupa Birliği uyum çalışmaları konusunda TSE ve TCDD ortak bir çalışma sergileyecek, karşılıklı mevzuat ve teknik bilgi desteği sağlanacak" diye konuştu.(ANKA)
(BRŞ/ÖMR)